Sevgili Peygamberimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sevgili Peygamberimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2018 Pazartesi

CENNETİN ANAHTARI

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Bir kimse kalb ile tasdik ederek ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah' derse muhakkak Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Müttefekun aleyh) Ubâde bin Sâmit (r.a.) buyurdu: Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduklarını işittim:

“Her kim ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah' diyerek Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed Aleyhisselâm'ın Allâh'ın resûlü olduğuna şehâdet ederse muhakkak Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Müslim)

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

•    “Her kim Allah'tan başka ilah olmadığını bildiği halde ölürse; yani Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah kelime-i tevhîdini kalbiyle tasdîk ederse cennete girer.” (Müslim)

•    “Cennetin anahtarları ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah' şehâdetidir.” (İmâm Ahmed)

•    “En faziletli zikir ‘Lâ ilâhe illallah' en faziletli duâ da ‘Elhamdülillah'dır.” (Tirmizî, İbn-i Mâce)

Hazret-i Mûsâ, Cenâb-ı Hakk'a şöyle niyâz etti:

“Yâ Rabbi, bana bir şey öğret ki onunla seni zikredeyim, onunla sana duâ edeyim.” Hak Teâlâ:

“Yâ Mûsâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hz. Mûsâ:

“Yâ Rabbi, bütün kulların bunu söylemektedirler, bana mahsûs olacak bir amel istiyorum” dedi. Allâhü Teâlâ buyurdu ki:

“Ey Mûsâ, yedi kat gök ve içindekiler; güneş, ay, yıldızlar, cennetler, Arş, Kürsî, melekler, yedi kat yer ve yerdekiler; dağlar, denizler, nehirler, ağaçlar, insanlar, cinler ve hayvanlar mîzanın bir kefesine konsa, ‘Lâ ilâhe illallâh' da diğer kefesine konsa, ‘Lâ ilâhe illallâh' elbette ağır gelirdi.” (Şerhu's-Sünne)



11 Şubat 2018 Pazar

ALTI ŞEYE SÖZ VERİN,CENNET'E KEFİL OLAYIM

Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):
“Siz şu altı şeyi yapacağınıza söz verin ben de sizin cennete girmenize kefil olayım:
🌸Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin,
🌸Verdiğiniz sözleri yerine getirin,
🌸Size bir şey emânet edildiğinde riâyet edin (hıyânet etmeyin),
🌸Nâmuslarınızı koruyun,

🌸Gözlerinizi haramdan sakının ve ellerinizi haramdan koruyun.” buyurmuştur. 
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)

21 Aralık 2015 Pazartesi

VELÂDET (MEVLİD) KANDİLİ

Bu akşam, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) âlemleri şereflendirdiği Velâdet Kandili’dir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), 
Rebîulevvel ayının 12’nci Pazartesi gecesinde kâinâtı teşrîf etmişlerdir. 
Bu îtibârla bu ayın 12’nci gecesi hicrî senenin ilk kandilidir.
Bu ay içerisinde mümkün olduğu kadar salât ü selâm getirmeli; 
Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye okumaya çalışmalıdır.

Bu gecenin mânevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbîh namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.
Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir:
“Yâ Rabbi, niyet eyledim rızâ-yı şerîfin için tesbîh namazına. Yâ Rabbi, bu gece teşrîfleriyle âlemleri nûra gark ettiğin Habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu gecedeki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle.” 
Allâhü Ekber, diyerek namaza başlanır. 

(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

11 Kasım 2015 Çarşamba

PEYGAMBER EFENDİMİZİ AĞLATAN BİR OLAY!

Birgün bir sahabe, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (sav) huzuruna gelerek cahiliye devrine ait bir vahşiliği şöyle dile getirir:
- Ya Resulallah! Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. Benim de bir kız çocuğum vardı. Annesine, “Bunu giydir, dayısına götüreceğim” dedim. (Kadın bunun ne demek olduğunu iyi bilirdi. Ciğerparesi, biricik evladı biraz sonra bir kuyuya atılacak ve orada çırpına çırpına can verecekti. Ne var ki, kadının böyle bir canavarlığın önüne geçme imkânı yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağlayıp kanlı gözyaşı dökmekti). Hanımım dediğimi yaptı. Çocuk gerçekten dayısına gideceğini zannediyor ve cıvıl cıvıl koşuşuyordu.
Çocuğun elinden tutup daha önce kazdığım bir kuyunun yanına getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam kuyuya bakayım derken, sırtına bir tekme vurdum ve onu kuyuya yuvarladım. Fakat her nasılsa, eliyle kuyunun ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da “Babacığım üzerin toz oldu” deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Buna rağmen bir tekme daha vurdum ve onu diri diri toprağa gömdüm.
Adam bunu anlatırken Sevgili Peygamberimiz ve yanındakiler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi “Be adam, Resulullah’ı, çok üzdün!” deyince, Efendimiz, adama “Bir daha anlat” dedi. Adam olayı bir kere daha anlattı. İki Cihan Güneşi Peygamberimizin gözlerinden süzülen yaşlar mübarek sakalından aşağıya damla damla akıyordu.
Allah Resulü hadiseyi tekrar ettirmekle sanki şunu anlatmak istiyordu: “İşte siz İslam’dan önce böyleydiniz. İslam öncesi kömür ve demir gibiydiniz. Şimdi ise altın ve elmas gibisiniz. Tekrar tekrar anlattırdım ki, İslam’ın size kazandırdığı insanlığı, güzel özellikleri bir kere daha hatırlayın!”
dini hikayeler..

2 Ekim 2015 Cuma

PEYGAMBERİMİZİN RÜYASI

 
 Peygamberimiz (s.a.v) bir sohbetinde Eshab-ı Kiram bir rüyasını şöyle anlattılar:  
Dün gece rüyamda,yanıma iki kişi geldi.Ben kim olduklarını sordum.Söylemediler.Bana: Yürü,beraber gidelim,dediler.Beraber yürümeye başladık.Biraz ileride,arkasını bir yere yaslanmış bir adam gördüm.Onun başının ucunda başka bir adam,ona taş atıyor ve taşlarla adamın başını eziyordu.Adam başka taş almaya gidince başı ezilenin başı eski haline geliyor,o adam yine getirdiği taşlarla adamın başını eziyor ve bu hal böyle devam edip gidiyordu.
Ben yanımdakilere:-Allah,Allah!Bu ne haldir? diye sordum.Bana "sen yürü,yürü"dediler...
Yürümeye devam ettik.Adamın biri sırtüstü yatıyor,diğer bir adam da elinde demirden kanca olduğu halde yatan adamın yüzünün bir tarafını parçalıyor,öbür tarafına geçiyor,öbür yüzünü yarıncaya kadar parçalanan yüzü iyileşiyor,tekrar dönüp aynı işkenceyi sürdürüyordu.Ben yine:
-Sübhanellah!Bunlara ne oluyor böyle,dedim.Bana yine "sen yürü,yürü" dediler.Devam ettik.
Biraz ileride fırına benzer bir yer gördüm...İçinde insanlar,altlarından alev geldikçe öyle feryat ediyorlar ki,dünyada onların sesini duyan her canlı ölürdü.Ben:
-Bunların suçu nedir? dedim.Yanımdakiler bana "sen yürü,yürü" dediler.Yürüdük...
Suyu kan renginde bir nehir... İçinde bir adam yüzüyor,yüzüyor,ırmağın kenarına geliyor.Kenarda bir adam var...Yanında bir çok taş toplanmış.Yüzen adamın ağzına bir taş koyuyor.Adam gidiyor,o taşı yutuyor ve yüzerek geri geliyor,böylece azab devam edip gidiyor.Ben:
-Bu nasıl şeydir?dedim.Bana "sen yürü,yürü"dediler.Yürüdük...İleride çirkin bir adam...Bir ateş yakmış,yaktığı ateşin etrafında durmadan dolaşıyor,hayret etmiştim bu adamın haline.
-Bu ne yapıyor böyle?dedim.Bana "sen yürü" dediler.
Bir müddet daha gittik.İçinde çeşitli çiçeklerin bulunduğu bir bahçe gördüm.İçinde uzun mu uzun boylu bir adam,öyle ki boyunun uzunluğu göklere doğru yükselmişti.Adamın etrafında ise toplu halde kalabalık çocuklar vardı.Ben:
-Böyle uzun boylu bir adam ve bu kadar çok çocuk görmemiştim.Bu adam kim ve yanındaki çocuklar kimlerdir?diye sordum:Bana yine"yürü,yürü"dediler.
Yürümeye devam ediyorduk.Büyük bir ormana vardık.O kadar büyük orman daha görmemiştim.Yanımdakiler"Buraya gir" dediler.
Beraber girdik.Biraz ileride altın gümüşten yapılmış muazzam bir şehir göründü.Şehrin kapısını vurdular.Kapı açıldı,içeri girdik,içerde bizi bir takım insanlar karşıladı.Vücutlarının bir yüzü gayet güzel,bir yüzü ise çok çirkindi.Yanımdakiler onlara,oradan akmakta olan nehri göstererek:"Şu nehre girin" dediler.
Onlar nehre girdiler geri çıktılar .Vücutlarındaki o çirkinlikten hiç eser kalmamıştı...
Yanımdakiler bana:
-Burası Adn Cennetidir...Senin yerin burasıdır,dediler.Başımı kaldırıp baktığımda çok güzel bir köşk gördüm.Onlara,beni bırakın da yerime gireyim,dedim.Kabul etmeyip "şimdi olmaz,ileride geleceksin"dediler.Ben onlara kim olduklarını sordum.Allah tarafından gönderilmiş melekler olduklarını söylediler.Bu gördüğümüz acaip şeylerin ne olduğunu sordum.Şöyle anlattılar:
Birincisi,kafası taşla ezilen adam;Kur'an öğrenip onunla amel etmeyen ve uykuyu farz namaza tercih eden kimsedir.Yarın kıyamette böyle azap görecek.
İkincisi,kanca ile yüzü parçalanan kimse ise;yalan söyleyerek,halkı birbirine düşüren kimsedir,öyle azap görecektir...
Üçüncüsü,yani fırında azap görenler,zina eden erkek ve kadınlar...
Dördüncüsü,yani kan renginde ırmakta yüzen ise;faiz yiyendir...
Ateşin etrafında dolaşan Beşincisi ise Cehennem zebanisi Malik'tir.
Altıncısı,bahçedeki uzun boylu adam,İbrahim aleyhisselam...Etrafındaki çocuklar da islam olarak doğan ve islam olarak ölen çocuklardır.Peygamberimiz buraya gelince,Eshab,
-Ya Rasulellah! müşriklerin çocukları da dahil mi? diye sordular.Peygamberimiz:
-Evet!buyurdu.
Vücutlarının yarısı çirkin yarısı güzel kimseler ise,hem günah işleyip hem de  iyilik eden.fakat iyilikleri kötülüklerine galebe çalan kimselerdir,diye anlattılar buyurdu.


Dini Hikayeler

14 Mayıs 2015 Perşembe

MELEKLERİN TEBRİK EDECEĞİ İBADET

Birgün, Efendimiz (s.a.v) kalkıyor ve kızı Hz. Fatıma'nın evine geliyor.Eve girdiğinde görüyor ki, Hz. Fatıma oturmuş, elinde beyinin elbisenin söküğünü dikiyor.
Ayağıyla da, Hz. Hasan'ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da Kur'ân-ı Kerim okuyor.Bu haldeyken Efendimiz (s.a.v) içeri girince, Hz. Fatıma "buyur babacığım" diye ayağa kalkıyor.Ama Efendimiz (s.a.v) "kalkma kızım, otur otur" diye ısrar ediyor, ama Hz. Fatıma ayağa kalkıyor.Efendimiz (s.a.v) buna rağmen "keşke otursaydın" diye ısrar edince, Hz. Fatıma merak ediyor:
Babacığım sen gelirsin de, ben ayağa kalkmaz olur muyum..?Niye otursaydım ki..?Efendimiz (s.a.v) Fatıma'nın oturma sebebini, şöyle anlatır:Kızım, hanımlar çok bahtiyardırlar,mesutturlar, kazançlıdırlar.Ben kapıdan içeri girdiğim zaman, buranın meleklerle dolu olduğunu gördüm.
Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya..?Her birisi, bir başka sebepten gelmişti.Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı, senin kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi.Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi, meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir.
Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun,bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi, meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir.Meleklerin bir kısmı da, oğlun Hasan'ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi.
Sen ağzınla da boş durmuyor, Kur'ân-ı Kerim okuyordun, işte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur'ân-ı Kerim'i dinlemek için gelmişlerdi.Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri şuurla, ibadet kastıyla yaparlarsa, onların yaptığı bütün işler, ibadet yerine geçer.
Bir hanımefendi, İslâm şuuruyla hayatına bakarsa, zengin bir din kültürüyle hayatını zinetlendirirse, kendi dünyasını İslâmî ölçülerle böyle güzelleştirirse, bu hanımın ev hizmeti de ibadettir.
Daha doğrusu, hanımların cennete gitmeleri, beylere nisbetle daha öncelikli, daha kolaydır.Bu da hanımlar için çok sevindirici, memnuniyet verici bir müjdedir.
Bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur, bir de kocasına itaat ederse, ona "haydi, cennetin hangi kapısından istersen gir" denilir.

18 Haziran 2014 Çarşamba

RAMAZAN NE DEMEKTİR?

RAMAZAN NE DEMEKTİR?
Mücahid (Rah.) Ramazan kelimesini tek başına kullanmaktan kaçınarak onu Hz. Allahın  kullandığı gibi Ramazan ayı şeklinde kullanmalıyız, buyuruyor. 
Ayet-i Kerimede Ramazan ayının içinde Kur'anı Kerimin  indirildiği zikredilmektedir. Başka bir ayeti kerimede ise " Sizden kim o aya erişirse onu oruçla geçirsin" buyrulmaktadır. Bu şu anlama gelmektedir;  Sizden her kim Ramazan ayının ne kadarında hazır bulunacak olursa o kadarını oruçla geçirsin, demektir. 
Ramazanda yolculukta oruç tutulur mu?
Bakara suresi ayet 184' de şöyle buyruluyor:
(Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Ramazanda yolculuk yapan kimsenin orucunu yemesi Allah tarafından ona tanınmış olan bir Ruhsattır. Yolcu olan kimse Ramazan ayında orucunu tutacak olursa borcunu ifa etmiş olur. Orucunu yiyecek olursa  Ramazanın dışındaki günlerde onları kaza eder. 
Ayeti Kerimede Ruhsat yolcu ile hastaya birlikte tanınmıştır. Şayet hasta Ramazanda kendisini  zorlayarak oruç tuttacak olursa orucunun sahih olacağı iyileştikten sonra Ramazanın dışındaki günlerde hasta iken tuttuğu oruçları kaza etmeyeceği hakkında icma vardır. 
Hamza (Rah.) şöyle buyurmuştur: 
Rasulullah (S.A.V)' e 
- Ben, yolcu iken oruç tutmaya güç yetirebilecek biriyim.Benim, oruç tutmamda bir mahzur var mı ? diye sordum. Resulullah (S.A.V) :
- Bu Allah tarafından bir ruhsattır. Kim bu ruhsatı kullanacak olursa güzel bir şeydir. Kim oruç tutmayı severse onun için bir mahzur yoktur, buyurdu.    

BahtiYAR

8 Haziran 2014 Pazar

HİKAYE DEĞİL!... TAMAMEN GERÇEK.

HİKAYE DEĞİL!... TAMAMEN GERÇEK...


Sahihi Buharide geçiyor..
Her yaptığı iyiliği insanların başına kakanlara ithaf olunur..
Bir Sahabe anlatıyor ; Ebu Musa El Eşari ile birlikte otururuyorduk ve o  şöyle  anlattı.
Zat-Ürrika gazvesine gidiyorduk. Kafilenin başında Sevgili Peygamberimiz vardı. İmkansızlıklar okadar çok idi ki. 6 kişiye bir deve düşüyordu ve nöbetleşe biniyorduk. Geceleri dinleniyor gündüzleri ilerliyorduk. Ağustos sıcağı o kadar bastırmıştı ki ayak tırnaklarımız düşmüştü.  Gömleklerimizi, üslüklerimizi ayağımıza sargı yaparak yola devam ettik. Hatta  içimizden bir sahabenin kolu kopmuş fakat sıcaklıktan farkında değildi. Kolunu sadece bir deri parçası tutuyordu. O sahabe de ayağı ile koluna basarak Allahın Resulunun yolundan beni alıkoyma dedi, ve kolunu kopararak yola devam etti. diye anlattı . Ama ardından Allah için yapmış olduğumuz bir şeyi anlattık dedi yüzü kızardı ve çok utandı.   

17 Şubat 2014 Pazartesi

Bir Hadis Bin Nasihat (Hayvan Sevgisi)

Bir Hadis Bin Nasihat  (Hayvan Sevgisi) 




Allah Rasülü (S.A.V) bir gün Medine-i Münevvere'de ilerken bir bahçede son derece cılızlaşmış, karnı sırtına yapışmış bir deve gördü.
      Zavallı devenin bu hali onu çok müteessir etti. Deve, Rahmet Peygamberini  görünce ağlamış ve inlemeye başlamıştı.
Devenin yanına giden 18000 alemin Peygamberi, hörgücünü ve başını okşayarak sakinleştirdikten sonra   sahibini sormuş ve devenin sahibine ;
      "Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allahtan korkun! Besili olarak binin, besili olarak kesip yiyin! buyurmuşlardır."


Süneni Ebu Davud Cihad Bahsi 44. Hadis

15 Şubat 2014 Cumartesi

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİN DEDELERİ 3 (MİSAFİRLİK SON )



Anne " Benim kim olduğumu ve babamın kim olduğunu senden öğrenmek istiyorum " dedi. 
Annesi " oğlum neden böyle bir şey istiyorsun " dedi. Sen büyük kral Ef'inin oğlusun dedi.
Ef'i işin doğrusunu söylemesi için Annesine çok ısrar edince , Ey oğulcuğum baban çok yaşlanmıştı, bende bu krallığın bizden başkasına geçmesinden korktum.
Bize Kralların çocuklarından bir genç gelmişti ondan oldun. dedi. 
Ef'i kahyayı çağırda ve misafirlere verdiğin balı anlat bana dedi.
Kahya " Bal arısı oğulu bulunca kovandan bal alıcı kimseleri gördüm . Orada kuru bir kafanın burun deliğinden içine hücum edip doldurduklarını " söylediler.
İşte çanak içindeki bal ondandı. Bende ondan daha güzel bal bulamayınca onu ikram ettim. 
Ef'i sonra aşçıyı çağırttı. Misafirlere verdiğin kebabı anlat dedi.
Aşçı " Çobana koyunların içinden en güzelini göndermesini " söyledim. Derhal çobanı çağırdılar.
 Çoban " o ilk yılda koyunumdan doğan ilk kuzumdu.  Anası öldü ve yalnız kaldı. Benim köpekte yeni yavrulamıştı bende onu diğer eniklerle birlikte köpekten emzirdim", dedi.
Köpekte onu yavruları ile emzirdi. Bende diğer koyunların yanında onun kadar iyisini bulamayınca onu aldım  dedi.
Kral bu defa içeceği hazırlayan adamı çağırdı. Bu içecek nasıldır anlat bakalım dedi.
Adam " senin babanın mezarına diktiğim üzüm asmasındandır ki Arap diyarında onun benzeri yoktur " dedi.
Efi anlatılanların tamamının Nizar oğullarının dediği gibi çıktığını görünce işin aslını onlardan öğrenmek istedi.
Onlarda : Koyunun köpek sütü ile beslendiğini koyun vesair hayvanların yağlarının et üzerinde köpeklerde ise bunun aksi olup koyun kebabında 
köpeklerinkine uygunluk ayrıca köpek kokusu vardı.
Kralın babasının başka bir adam olmasını ise babasının konukları ile birlikte yemek yeme adetine oğlunun uymamasından;
anladıklarını belirttiler. 
 Ef'i gelelim sizin mevzunuza dedi ve malları aralarında  babaları Nizarın verdiği renkleri ölçü olarak kullandı. Adaletli bir şekilde taksimatı yaptı........................  




iSLAM Tarhi 1. cilt M. Asım KÖKSAL 

14 Şubat 2014 Cuma

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİN DEDELERİ 2 (KRALIN YANINDA )




Siz buna karşılık ne diyorsunuz , dedi.
Nizar'ın oğulları biz sana gelmek için yola koyulmuştuk,
Mudar "Ben devenin bir taraftaki otları yiyip diğer taraftaki otları  yemeyince onun bir gözünün sağ diğerinin kör olduğunu anladım " dedi.
Rebia " Bende devenin ayak izlerinden birinin çok silik olduğunu görünce aksak olduğunu anladım " dedi.
İyad " Bende devenin tersini(dışkısını) yerde sabit olarak gördüm eğer kuyruğu olsa idi kuyruğunu sallayarak onu dağıtırdı" dedi.
Enmar " Bende baktım ki deve bir yerde otladıktan sonra ileride güzel otları atlayarak gitmesinden onun ürktüğünü anladım" dedi.
Ef'i devenin sahibine" bak gördün deven onlarda değil git deveni aramaya devam et" dedi.
Sonra Nizar'ın oğullarına sizler kimsiniz? diye sordu.
Onlarda babalarının anlaşmazlık halinde gitmemizi söylediği için buradayız dediler ve meseleyi uzunca anlattılar.
Ef'i Hizmetçilerinden en çok değer verdiğini çağırıp,misafirlerimizi al ve onlara bakımda hiç kusur istemiyorum ayrıca ağızlarından ne çıkarsa not et ve bana söyle dedi.
Hizmetli Nizar'ın oğullarını misafirhane ye yerleştirdi.
Kahya onlara tahta bir çanak içerisinde bal getirdi.
Yediler ve " Biz bundan daha güzel daha nefis daha lezzetli bir bal yemedik " dediler.
İyad " Doğru söylüyorsunuz ama keşke bal arısı o balı bir kafatasına yapmasa idi" dedi.
Uşak bu sözü hemen ezberledi.
Sonra uşak koyun kebabı getirdi. Yediler" biz bundan daha iyi, daha yumuşak, daha semiz bir koyun eti yemedik " dediler.
Enmar " Doğru söylüyorsunuz fakat keşke kebab edilen koyun köpek sütü ile beslenmemiş olsa idi" dedi.
 Sonra içecek getirdiler. İçtikten sonra " biz bundan daha berrak, daha saf, daha duru, daha güzel kokulu bir içecek içmedik" dediler.
Rebia " Doğru söylüyorsunuz fakat keşke bu içkinin asması kabir üzerinde bitmiş olmasa idi." dedi.
Sonra da " biz bu kraldan daha misafirperver birini ve bol nimet veren başka birini görmedik " dediler.
Mudar " Doğru söylüyorsunuz fakat keşke o adını taşıdığı babasından başkasının çocuğu olmasa idi " dediler.
Uşak söylenilenlerin  hepsi kayd etti. Ve herşeyi ayrıntılı bir şekilde Kral Ef'i ye anlattı.
Ef'i Nizar oğullarının söylediklerini işitince çok şaşırdı ve koşarak annesinin yanına gitti.................................................

13 Şubat 2014 Perşembe

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİN DEDELERİ_1 (DEHŞET VEREN ZEKA )

Resim alıntıdır..

Sevgili Peygamberimizin büyük  Dedelerinden  Nizar öleceği sırada oğulları Mudar, Rebia , İyad ve  Enmarı yanına çağırdı. Ve malları bölüştürmeye başladı. Mudarın elinden tutarak, kırmızı deriden çadır
ve renkçe ona benzeyen mallarım Mudar'ındır, dedi.  Nizar bundan sonra Rebia'nın elini tuttu ve Çift direkli şu kara çadır, Kara At ve renkçe ona benzeyenler Rebia'nındır,dedi. 
   Nizar bu defa İyad'ın elini tuttu ve kırçıl saçlı şu 
 Kadın kölem ve renkçe ona benzeyenler senindir, dedi.  Koyunlardan kırçıl, kısa bacaklı renkçe benzeyenleri İyad aldı. Nizar bundan sonra Enmar'ın elini tuttu. Şu Hımar On Bin Dirhem (Gümüş Para) ,arazi ve renkçe 
ona benzeyenler senindir, dedi.  Nizar en son evlatlarına bu taksimatta aranızda bir anlaşmazlık çıkarsa Necran Kralı Ef'i b.Ef'iyyülcürhimi'ye başvurmalarını vasiyet etti. O Size adaletli paylaşımı yapar,dedi.
Aradan fazla vakit geçmeden Nizar'ın oğulları arasında anlaşmazlık çıktı. 
Nizaroğulları meseleyi Ef'i ye anlatmak üzere hayvanlarına binip yola koyuldular. Necrana yaklaştıklarında Mudar otu henüz yeni yayılmış bir otlak mera görüp, 
"Bu otlakta yayılmış olan devenin muhakkak bir gözü kör", dedi.
  Rebia "hem de o devenin bir ayağı aksaktır", dedi.
İyad "onun kuyruğuda kesiktir" dedi.
Enmar "Hem de o ürkmüş kaçmıştır" dedi. 
Çok geçmeden hayvan üzerinde bir adama rastladılar. 
Adam " şuradan size doğru kaçan yitik bir deve gördünüz mü?" diye sordu.
Mudar" onun bir gözü körmü idi ?" diye sordu.
Adam " evet " dedi.
Rebia " o aksak mı idi ?" diye sordu.
Adam " evet " dedi.
İyad "onun kuyruğu kesik mi idi ?" diye sordu.
Adam " evet " dedi.
Enmar " o ürkmüş , kaçmış mı idi?" diye sordu.
Adam " evet " dedi. Vallahi bunlar benim devemin sıfatları dedi.. Siz benim devemin nerede olduğunu biliyorsunuz çabuk söleyin, dedi.
Nizar'ın Oğulları : Vallahi biz senin deveni görmedik, bilmiyoruz, dediler.
Adam : Devem sizin elinizin altında onun bütün özelliklerini biliyorsunuz, dedi. 
Ve adam Necrana kadar Nizar'ın oğullarını takip etti. Kral Ef'i nin tam yanına çıkacakları zaman: Efendim; Bunlar benim devemi aldılar ve devemi almadıklarına dair yemin ettiler.
Bana devemin sıfatlarını saydılar, sonrada görmedik dediler. 
Necran Kralı Ef'i Nizar'ın oğullarına döndü ve.............. 

kaynak;
iSLAM Tarhi 1. cilt M. Asım KÖKSAL 

DİĞER YAYINLARIM..