19 Şubat 2015 Perşembe

BİR ÇİFT KUNDURA

resim netten alıntıdır.
Onyedinci asır başlarında Dalmaçyada Nadin Kasabasında Sancak Beyinin ahırında uşak olarak çalışan on üç yaşında bir çocuk vardı. 
Herkes tarafından horlanan bu kimsesiz çocuğa bir gün bir dul kadın acımış ve çıplak ayaklarına, kocasından kalmış kocaman bir çift partal kundura giydirmişti. 
Nadin'den bir vazife ile bir Kapıcıbaşı geçti. Sancak Beyinin konağında misafir oldu ve küçük ahır uşağının zekâ ile pârlayan gözleri ve kir tabakaları altında kaybolmuş güzelliği nazarı dikkatini çekti, çocuğu yıkatıp temizlettikten sonra alıp îstanbula getirdi. 
Saraya verdi. Enderunu Hümâyun çocukları arasına katılan çocuğa, güzelliğinden ötürü Yusuf adı konuldu. Nadinli Yusuf kısa bir zamanda yükseldi. Kaptan Paşa oldu. 
Bir gün Nadine Kaptan Paşanın bir adamı geldi ve Sancak Beyine mühürlü bir meşin torba verdi, bir mektupta da şunlar yazılıydı: 
«Falan yerde oturan Marya isminde bir dul kadın vardır; bu torba, eğer sağ ise, Sancak Beyinin ve Nadin kadısının huzurunda o dul kadına verilecektir ve bir senet tanzim edilip bana gönderilecektir.»
               Kadın sağ idi, çok fakir düşmüş bulunuyordu. Kadının ve sancak beyinin huzurunda Kaptan Paşanın torbası kendisine teslim edildi. Torbanın içinde bir çift kocaman partal kundura vardı ve içleri altın ile doldurulmuştu. Yusuf Paşa kısa bir de mektup yazmıştı:
«Anacığım, diyordu, bir kış günü donmuş çıplak ayaklarına bu kunduraları giydirdiğin kimsesiz çocuk, ölünceye kadar seni unutmıyacaktır.» 
di
Büyük Dini Hikayeler..

18 Şubat 2015 Çarşamba

NAMAZDA HATIRLADI

Adamın biri parasını sakladığı yeri unutmuştu. Ne kadar düşündü ise günlerce aramasına rağmen parayı sakladığı yeri bir türlü hatırlayamıyordu. Benim bu derdime bir çare bulursa o bulur diyerek doğru İmam-ı A'zam Hazretlerinin huzuruna gelerek ne yapması lazım geldiğini sordu.
İmam-ı A'zam, bu senin meselen fıkıhla ilgili değil ama, yine de sana bir akıl vereyim: Sen git bu gece sabaha kadar namaz kıl, ümit ediyorum ki, Allah sana paranı koyduğun yeri hatırlatır, dedi.
Adam o gece sabaha kadar ibadet etmeye karar verip abdest aldı, seccadesinin üzerinde ibadet etmeye başladı. Daha gecenin yarısı bile olmadan parayı koyduğu yeri hatırlayıvermez mi? Namazı bıraktı, doğru parayı koyduğu yerden alıp yattı.
Sabah olunca İmam-ı A'zam'a:
— Allah senden razı olsun, bu derdime de çare buldun. Daha gecenin yarısında parayı koyduğum yeri hatırladım, deyince, İmam;
— Keşke sabaha kadar ibadete devam etseydin. Çünkü şeytan senin sabaha kadar ibadet etmene tahammül edemediği için daha gecenin yarısında sana hatırlatmış. Sabaha kadar da şükür namazı kılsaydın daha iyi ederdin, dedi...

Büyük Dini Hikayeler..

16 Şubat 2015 Pazartesi

HZ. ALİ'NİN KÜRKÜ

Hazreti Ali, Sıffîn Harbînden dönerken kürkünü kaybetmişti.    

Aradan, bir müddet zaman geçtikten sonra kürkünü bir Hıristiyanın sırtında görerek, geri alması için kadıya şikâyet etti.

 Hz. Ali ile hıristiyan arasında mahkeme kurulmuştu. Kadı Hazreti Ali'-ye:
— Kürk senin mî? Senînse isbat edebilirmisin? diye sordu. Hazreti Ali:
— Kürk benimdir, fakat isbat edemem, dedi. Bu sefer kadı hıristiyana:
— Emirel mü'mininin dediği doğru mu? diye sordu. Hıristiyan-:
— Kürk benim, fakat, Emirel mü'minin de yalancı değildir, dedi. Kadı, Hazreti Ali delil gösteremediği için kürkün hıristiyanın olduğuna karar verip adamı akladı. 
Kadının bu adilâne kararı karşısında vicdanen hakikati anlatmak mecburiyetini hisseden hıristiyan, kürkü Hazreti Ali'ye teslim etmek üzere gelip:
— Ya emirel mü'minin! Bu kürk senindir. Sıffın Harbinden dönerken atın -arkasından düştü, ben de aldım. Fakat kadının verdiği karar beni fazlasiyle duygulandırdı. Müslüman olmaya bütün kalbimle karar verdim, beni affeyle, dedi.
Bu sefer Hazreti Ali adamdan memnun olmuştu:
— Mademki Müslümanlığı kabul ettin. Ben de bu kürkü sana hediye olarak veriyorum-, dedi.
Böylece kürk yine aynı adamda kalmış oldu, lâkin, bir hıristiyan Müslüman oldu!...
* * * 

DİĞER YAYINLARIM..