26 Kasım 2015 Perşembe

Gıdalarda Domuz Yağı Kullanılıyor

Bazı gıdalarda domuz yağı katkısı kullanıldığını biliyor muydunuz? 
Uzmanlar domuz yağı katkısı ve jelatinli ürünlerin insan sağlığını olumsuz etkilediğini ve tüketilmemesi gerektiği konusunda uyarıyor.

Katkı kullanılmayan gıda maddesinin neredeyse kalmadığını belirten uzmanlar, günümüzde domuz yağı katkılı ve jelatinli ürünlerin, şeker, pasta, çikolata, öksürük şurubu ve kozmetik ürünlerde kullandığını belirtiyor.
GIDALAR REVİZE EDİLSİN
Tehlikenin büyüklüğüne dikkat çeken uzmanlar, helal sertifikalı gıdaların tüketilmesi konusunda vatandaşı uyarıyor. İnsan sağlığını hiçe sayanlara caydırıcılığı olan yaptırımlar uygulanması gerektiğine dikkat çeken GİMDES Baş Denetçisi, Gıda Yüksek Mühendisi Hayreddin İşbilir, Türk Gıda Kodeksi'nin helal, haram, mekruh, necis gibi İslami tanımlamalar ile revize edilmesi ve bu revizyona riayet etmeyi tüm üreticilere mecbur kılınması gerektiğini kaydetti.
İşbilir, "Ülkeye giren tüm katkılar denetlenirse bu konuda önemli bir adım atılmış olunacak. Dolayısıyla tükettiğimiz gıdalar helal ve sağlıklı olacak. Kurallara uymayan üreticilere verilen ceza miktarlarının mutlaka artırılması gerekiyor." dedi.
HANGİ ÜRÜNLERDE VAR?
GİMDES Baş Denetçisi, Gıda Yüksek Mühendisi Hayreddin İşbilir, en çok katkı maddesi bulunan maddeleri, "Çikolata, bisküvi, dondurma, sakız, yaş ve kuru pasta, şekerleme, cips, hazır çorba, bulyon, tatlı, meyve suyu prosesi, yufka, pizza, öksürük şurubu, grip ilaçları, bitkisel yağ, un, ekmek katkıları, sucuk kılıfları, kek ve krem" olarak açıkladı.

haberler.com

25 Kasım 2015 Çarşamba

İNSANLARIN HAYIRLISI AİLESİNE HAYIRLI OLANDIR

resim google'dan alıntıdur.
*Mü’min, hanımına karşı iyi huylu olmalıdır.
Onunla hoş sohbet etmeli, tatlı dille konuşmalıdır. Nitekim hadîs-i şerifde:
“İnsanların hayırlısı, ailesine hayırlı ve faydalı olan kimsedir.”buyrulmuştur.

*Evine gelince hanımına selâm verip hâlini sormalı, şefkatle gönlünü almalıdır. Çünkü o evinde kendisinin dert ortağı, üzüntülü zamanında teselli veren hayat arkadaşıdır.
*Çocukların terbiyesinde hanımına yardım etmelidir.
*Hanımını asla dövmeyip, dünya işlerindeki kusurlarından dolayı kötü söz söylememelidir. Onu yumuşaklıkla idare etmelidir.
*Hanımına Kur’ân-ı Kerîm okumasını, dinin farzları ve edeblerini öğretmelidir.
*Hanımı güzel huylu olup her hizmetini seve seve yaparsa ona duâ etmeli, Allâh’a da şükür ve hamd etmelidir. Çünkü erkek için iyi bir hanım, şükrü eda edilemeyen bir nimettir.
*Hanımının gizli hallerini ve ayıplarını herkesten saklamalıdır.
*Hanımı ile şakalaşmalı, latifeler söylemelidir.
*Hanımı kızınca susmalıdır. Bu tavır onun pişman olup özür dilemesine sebep olur.
*Evin idaresi ve geçimi hususunda hanımıyla istişare etmeli, diğer işleri ona anlatıp üzmemelidir.
*Hanımına üzüntülerini sıkıntılarını, düşmanlarını, borçlarını söylememeli, böylece onu da üzmemelidir.
*Hanımına yüzüne karşı ve arkasında hayır duâ edip, bedduâ etmemelidir. Zira hanımı gece ve gündüz onun hizmetindedir.
fazilettakvimi.com

23 Kasım 2015 Pazartesi

GÜNAH VAR MI KARINCAYI KIRINCA ?

İstanbul'da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı'nın avlusunda bulunan Has Oda'nın kapısı açıldı.
Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu.
Bu kişi, Avrupa'yı titreten, koca Akdeniz'i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti'nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman'dan başkası değildi.
Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.
O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti.
Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı.
Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı.
Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını.
Aklına bir çözüm yolu geldi.
Ağaçları ilaçlatacaktı.
Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı.
Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı.
Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi.
İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi'yi aramaya koyuldu.
Hocasının odasına gitti.
Ama hocası odada yoktu.
Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü.
Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı.
Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü.
Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı.
Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi.
Kâğıdın üst kısmında Kanunî'nin hocasına yazdığı sual vardı.
Kanunî şöyle diyordu hocasına:
- Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?

Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
- Yarın Hakk'ın divanına varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca.

DİĞER YAYINLARIM..