25 Şubat 2018 Pazar

MUHTEŞEM BİR AŞK HİKAYESİ


Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini: – Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik size.
Halbuki “sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine” dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim.. İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu.Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti. – Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı. İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge idi.
Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyor, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu.ihtiyar adam çobana dediğini yaparsa kazanacağını syleyerek aklındakini anlatır.padişahın dikkatini çekeceksin herkes seni konuşacak hiç kimse ile konuşmayacaksın sabah akşam her vakit sadece ALLAH diyeceksin kim ne sorar ne söylerse sadece ALLAH…
Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle: – Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tespih, kırk gün ALLAH dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim? – Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz ALLAH diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir. İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tesbih, gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tespihi aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: ALLAH, ALLAH, ALLAH…
Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz ALLAH diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu: – Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini ALLAH’a adamış, gece gündüz durmadan ALLAH diyormuş, ALLAH ALLAH ALLAH…” Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti, o durmadan ALLAH diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı…
Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti, sadece bir söz kaldı: ALLAHH… Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmuştu sonunda padişahında kulağına gitmişti konuşulanlar ve padişah adamı çok merak etmiş derdinin ne olduğunu öğrenmek istemiştir. Hemen yola koyulan padişah çobanın yanına gider.
Halk merak içinde olan biteni izlemeye koyulur… padişah çobana adını sorar çoban sadece ALLAH der. Nerelisin-ALLAH, kimlerdensin- ALLAH, niye böyle şeyler yapıyor sun – ALLAHH sadece ALLAH ALLAH ALLAH çoban başka bişey söylemez padişah iyice merak içinde çobana şaşkınlıkla bakmaktadır. Tamam der sana sarayımı veriyorum yeter ki başka bişey söyle çoban yine ALLAH der, tamam ülkemi vereyim, çoban ALLAH , Padişah iyice şaşırmıştı ülkesini veriyor kabul etmiyordu peki dedi sana padişahlığımı da veriyorum buna ne diyor sun der çoban yine ALLAHHHHH der. padişah son olarak peki dedi sana kızımı veriyorum bakalım buna ne diyeceksin…..
Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir ifadeyle: – Hayır, dedi, kızınızı istemiyorum. Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk hayret içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge tebessüm ediyordu. Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip: – Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen, neyi reddettiğinin farkında mısın? Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak: – A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için ALLAH dedim, ALLAH padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de ALLAH için ALLAH deseydim…

12 Şubat 2018 Pazartesi

CENNETİN ANAHTARI

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Bir kimse kalb ile tasdik ederek ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah' derse muhakkak Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Müttefekun aleyh) Ubâde bin Sâmit (r.a.) buyurdu: Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduklarını işittim:

“Her kim ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah' diyerek Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed Aleyhisselâm'ın Allâh'ın resûlü olduğuna şehâdet ederse muhakkak Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Müslim)

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

•    “Her kim Allah'tan başka ilah olmadığını bildiği halde ölürse; yani Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah kelime-i tevhîdini kalbiyle tasdîk ederse cennete girer.” (Müslim)

•    “Cennetin anahtarları ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah' şehâdetidir.” (İmâm Ahmed)

•    “En faziletli zikir ‘Lâ ilâhe illallah' en faziletli duâ da ‘Elhamdülillah'dır.” (Tirmizî, İbn-i Mâce)

Hazret-i Mûsâ, Cenâb-ı Hakk'a şöyle niyâz etti:

“Yâ Rabbi, bana bir şey öğret ki onunla seni zikredeyim, onunla sana duâ edeyim.” Hak Teâlâ:

“Yâ Mûsâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hz. Mûsâ:

“Yâ Rabbi, bütün kulların bunu söylemektedirler, bana mahsûs olacak bir amel istiyorum” dedi. Allâhü Teâlâ buyurdu ki:

“Ey Mûsâ, yedi kat gök ve içindekiler; güneş, ay, yıldızlar, cennetler, Arş, Kürsî, melekler, yedi kat yer ve yerdekiler; dağlar, denizler, nehirler, ağaçlar, insanlar, cinler ve hayvanlar mîzanın bir kefesine konsa, ‘Lâ ilâhe illallâh' da diğer kefesine konsa, ‘Lâ ilâhe illallâh' elbette ağır gelirdi.” (Şerhu's-Sünne)



11 Şubat 2018 Pazar

ALTI ŞEYE SÖZ VERİN,CENNET'E KEFİL OLAYIM

Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):
“Siz şu altı şeyi yapacağınıza söz verin ben de sizin cennete girmenize kefil olayım:
🌸Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin,
🌸Verdiğiniz sözleri yerine getirin,
🌸Size bir şey emânet edildiğinde riâyet edin (hıyânet etmeyin),
🌸Nâmuslarınızı koruyun,

🌸Gözlerinizi haramdan sakının ve ellerinizi haramdan koruyun.” buyurmuştur. 
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)

5 Şubat 2018 Pazartesi

O KİMDİR?

KİMDİR O?




Halkın onu ilk tanıması , gazetecilerin çocukken okumayı en çok sevdiğiniz kitap nedir? diye sorulan soruya 
- "Çok Aç Bir Tırtıl " cevabını vermesi ile oldu.  Çünkü; kendisi  1946 doğumlu idi. 1964 de SAT'a(Amerika'da Üniversiteye giriş sınavı)  girmişti.  Kitabın ilk basım tarihi ise 1969 du yani o Üniversiteyi bitirdikten 1 sene sonra . ...
Yıllarca dilden dile dolaştı. Hayatı tamamen aksilikler ve kuramadığı cümlelerin sıkıntıları içerisinde geçti. Hatta hakkında fıkralar bile yazıldı.
Amerikan Devlet Başkanı olunca bir ilk okulu ziyarete gider konuştuktan sonra çocuklardan sorusu olan var mı diye sorar. 
Küçük Tom kalkar ve efendim size 3 sorum var der. 
1- Secimlerde daha az oy almanıza ragmen nasil olduda Baskan oldunuz?
2- Hiroshima'ya atilan atom bombasi sizce dünyanin en büyük terör faaliyeti
degilmi dir?
3- Hicbir neden yokken neden Irak'a saldırdınız?
Aniden zil calar ve cocuklar teneffüse çıkarlar.
Cocuklar geri döndügünde bu sefer sözü kücük Bob  alır.
Benim beş sorum olacak:
1- Secimlerde daha az oy almaniza ragmen nasil olduda Baskan oldunuz?
2- Hiroshima'ya atilan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti
degilmidir?
3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz?
4- Bugün neden zil 20 dakika erken çaldı?
5- Tom nerede?
Dedik ya hayatı bir türlü normal olmaz. Irak savaşından sonra normalleşme olsun diye gittiği orta doğuda bir gazeteci nefretini ayakkabı fırlatarak gösteriyordu. Gafları bu kadarla sınırlı kalmadı.  İçine Eğitimi de alarak kullandığı bir cümlede; 
Bizim üçüncü önceliğimiz eğitime birinci önceliği vermektir.
Bu perşembe günü Reagan havalimanının uçakları ve gişeleri havalanacaklardır. 
Ekonomide;
Bu sizin paranız. Bunu kazanmak için para ödediniz.
Felsefi olarak;
Görebildiğinizi düşündüğünüz şeylerin görünmeyen yanlarını göremezsiniz.
Kendime özgü fikirlerim var. Güçlü fikirler. Ama bu fikirlerle her zaman aynı fikirde değilim.
Irak'a saldırdıktan sonra
Irak'ta işler iyi gitmiyor galiba.  gibi yüzlerce gaf.
Önce 1995 ile 2000 yılları arası teksas valiliği ardından 2000 yılında rakibi Al gore den daha az oy almasına rağmen A.B.D'nin artık 43. devlet başkanıdır.  Başkanlığında ilk olay içerisinde yüzlerce İsrail vatandaşının  çalıştığı halde hiç biri ölmediği meşhur 11 Eylül İkiz kule saldırıları oldu.
Ardından A.B.D Afganistan'a asker gönderdi.Daha sonra da Irak'a saldırı.  Başkanlık hayatı hep renkli aksiyon yüklü ve bol kanlı oldu. 

O kişi George W.Bush 'un ta kendisidir.


4 Şubat 2018 Pazar

KIZ EVLAT SAHİPLERİNE MÜJDE


Peygamber Efendimiz’in zamanında yaşayan iki kız çocuğu olan fakir bir kadın vardı. Kadın, bir gün çocuklarının elinden tutarak Hz. Aişe’nin yanına gitti. Hz. Aişe bir şeyler vermek için bakındı. Sadece bir hurma bulabildi. Daha fazla bir şey veremeyişin hüznü ile hurmayı kadına verdi. Fakir kadın, kendisine uzatılan hurmayı alıp kızlarına paylaştırdı. Kadının bu annelik şefkati ve merhameti Hz. Aişe’nin gözünden kaçmadı. Olayı Peygamber Efendimiz’e anlattı. Efendimiz, kendi nefsine çocuklarını tercih eden anne için şöyle buyurdu:

“Kadın, erkek herhangi bir mümin, kız çocukları yüzünden bir suretle sıkıntı çekerlerse bunu hayır bilsinler. Çünkü kız çocukları, onları cehennem ateşinden koruyan birer perde olurlar.” (Buhari, Edeb, 18)

“Kim iki kız çocuğu ergenlik çağına vardıktan sonra yanında kaldıkları veya o kimse onların yanında kaldığı müddetçe, onlara iyi davranıp ihsanda bulunursa, kızları onun cennete girmesine vesile olurlar.” (İbn Mace, Edeb, 3)

“Kim ki üç tane kız çocuğu olur da buna sabreder (yani çocuklarının kız olduğundan şikâyetçi olmaz) varlığından onları yedirir, içirir ve giydirirse kıyamet günü o kız çocukları onun cehennem ateşine perde olurlar.” (İbn Mace, Edeb, 3)

"Kim ki üç tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunursa, o kişi için cennet vardır."
(Ebu Davud, Edep, 120, 121)

"Kimin üç kızı ve üç kız kardeşi veyahut da iki kızı veya iki kız kardeşi olup da geçimlerini güzel sağlar, onlar hakkında Allah'tan korkarsa, o kişi için cennet vardır."
(Tirmizi, Bir 13)

"Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız."
(Müslim, Bir, 149; Tirmizi Bir, 13)

"Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar."
(Buhârî, Zekât, 10, Edeb, 18; Müslim, Bir, 47 Ayrıca bk Tirmizî, Bir, 13)

Hanımlara, saygın yerlerini İslam vermiştir!
İslam’ın hanımlara verdiği önem ve saygınlığın, çok açık örneklerini birçok hadiste mevcuttur. Mümin hanımların, Allah indindeki saygınlığı şüphesiz yüce Mevla’nın hikmetlerinde gizlidir. Kız çocuklarının yetiştirilmesi çok zor ve çok masraf gerektirmektedir. Anne ve babalar, yetiştirdikleri kız çocuklarının, karşılığını en üst derecede alacaklardır.

KIZ ÇOÇUĞUNUN ÖNEMİ-BEREKETİ..

Resim GOOGLE'dan alıntıdır.
: İlk çocuğun kız olması kadının bereketindendir.
 Çünkü, Cenâb-ı Hak âyet-i celileye “Dilediğine kız verir ...” diye başlamıştır.

: Kimin kızları olur da onlara iyi bakar ve ev-bark sahibi yaparsa, o kimse için bu, Cehennemle arasına perde olur.

.: Allahü Teâlâ’dan beni zahmetsiz rızıklandırmasını istedim. Beni kızlarla rızıklandırdı.


.: Kızları kerih görmeyiniz. Çünkü ben de kızlar babasıyım. (Rûhu’u-Beyân, C., S. 342-343)

.: Kişinin kız çocuğu olduğu zaman, Allahü Teâlâ bir grup melek gönderir. Onlar: “Esselâmü Aleyküm yâ ehle beyt” (Ey ev halkı size selam olsun) derler ve kanatlarıyla giydirip, elleriyle başını meshederek “Şu zayıf kadından doğan zayıf kızdır. Bunu bakıp büyütene Allahü Teâlâ kıyâmete kadar yardımcı olsun” derler. (Kenzü’l-Ummal, 45378)

: Kim kız çocuğunu baliğ oluncaya kadar yetiştirirse, kıyâmet günü ben ve o kimse yan yana bulunuruz. (Mübarek parmaklarını biri birine bitiştirmişlerdir) (Riyâzü’s-Sâlihîn C.1, S.311)

.: Sizden birinizin üç kızı veya üç kız kardeşi olur da onlara güzel bakar, giydirir ve evlendirirse, Cehennemle kendi arasında perde olur ve Allahü Teâlâ kendisine Cennet nasip eder. (Kenzü’l-Ummal, 45368-45369)

.: İçinde kız çocuğu bulunan her eve gökten her gün 12 rahmet iner ve melekler o evi gece gündüz (aralıksız) ziyaret ederler. Ve ana babasına her gün bir senelik ibâdet sevâbı yazarlar. (Riyâzü’n-Nâsihin 328). 

.: Kızını sevindireni Allahü Teâlâ Cennetle sevindirir, (O kimse) kurtulur. (Şir’a, 451) 

.: Çarşıdan getirilen şeyi çocuklar arsında taksim ederken kızlardan başlamalı. Onlar kalben daha hassas, ruhen daha incedir. (Şir’a)

3 Şubat 2018 Cumartesi

Osman DURMUŞ Kimdir?

Kimdir o?
Resim alıntıdır
1947 Türkiyesi yokluk ve Ezanın dahi Türkçe okunduğu yıllarda Çankırıda dünyaya gelir.
 Küçük yaşta annesini kaybedince kafaya koydu mutlaka ama mutlaka doktor olmalı ve diğer annelerin ölmelerine müsaade etmemeliydi.
  Çankırıda başladığı ilkokula Kırıkkale de devam etti. Ortaokul fırtıların hız kesmediği yıllardı. Çünkü dışarıda  27  Mayıs darbesi yaşanırken o dünya klasiklerinden Nihal Atsıza kadar bir çok kitap okumuştu. Lise yılları ise tam ülkücü olduğu ve Alparslan Türkeşli yıllardı onun için. 
Lise bitince Ankara Üniversitesi tıp fakültesine yerleşti. Son sınıfta evlenme kararı aldı. Sürekli ülkücü camia dan birileri ile tanışıyordu. Namık Kemal Zeybek Kaymakam iken tanışmaları nasip olmuş ilk muhabbetleri bile saatlerce sürmüştü. 
Genel Cerrahi ihtisanını yapınca Ankara Üniversitesinde Öğretim üyesi ve Doçent oldu. Ama Profesör olamadı, bunun için de hep rektör Enver Hasanoğlundan kuşkulanıyordu.   
Türkiye Üniversite Öğretim Elemanları Sendikası Kurucusu ve Başkanı oldu. Tıpkı Bahçeli gibi mücadele verdi. 1997 de Bahçeli genel başkan olunca onunda yıldızı yükseldi. 
 Yıllarca kiralık ve sobalı bir evde oturdu. Hiç bir hastasından muayene ücreti almamak ile meşhur olmuştu. 
Ve nihayet Sağlık Bakanlığı; ilk yaptığı çıkış Dr. oktar babuna nın ilik kampanyası oldu. Şiddetle karşı çıktı. Gen haritamızı çıkarmaya çalışıyorlar. Stratejik sıkıntıları var dedi.
Marmara Depreminden sonra Amerikan Hastanesine verecek tek hastamız yok,
 İtalyan doktorlar tuvaletler çok pis diyince, ben  mi temizleyeceğim diyordu.
 Ayrıca Yunan kanı istemiyorum ve gönüllüler kalabalık etmesin gibi cümleler ile akıllarda kalıyordu.  2002 de Sağlık Bakanlığını kaybetti.
2014  yerel seçimlerinde İstanbuldan Mhp belediye başkan adaylığı için olumlu haber bekledi. Fakat olmadı . 
İstanbul adayı Rasim ACAR açıklanınca fenalaştı ve Sağlık Bakanı iken kendisine bağlı olan hastanelerden birine hasta olarak kaldırıldı.  

Doç.Dr.  Osman DURMUŞ

İBADETİ ARTARSA RIZKI DA ARTAR..

Abid bîr zat, evden karısına işe gidiyorum diyerek ayrılır, fakat doğru tekkeye çekilerek ibadete başlardı. Akşam eve geldiği zaman karısı, «yiyecek yok, bir şey getirmedin mi?» dediğinde de, «çalıştığım zat çok cömert bir kimse... 
Ondan para istemeye utanıyorum. On gün sonra ücretimin tamamını, toptan verecek» derdi.
Onuncu gün gene evinden ayrılmıştı, işe gidiyorum diye. 
Doğruca Savmaaya (tekke) gitti, ibadetine başladı. Akşam üzeri yine evine dönecekti... Hanıma ne demeli, on gün doldu diye düşünüyor ve mahzun mahzun yoluna devam ediyordu. 
 Evine yaklaştı... Evden sıcak ve leziz yemek kokusu duydu. Şaşırmıştı. Acaba karısı yiyeceği nereden almıştı. Eve geldiğinde karısı dervişi kapıda karşıladı, neşeliydi. Kocasına olanları şöyle anlattı:
— Çalıştığın adam hakikaten cömert bir kimse imiş... 
Öğle vakti idi, nur yüzlü iki kişi gelerek bana: «Bunlar kocanın iş ücretidir. 
Eğer bundan sonra da işine devam eder ve daha fazla çalışırsa, daha fazla ücret verilecektir.» dediler ve taze kesilmiş koyun eti, bir kısım giyecek, ve bir kese de altın verdiler. Allah razı olsun o kimseden... Çünkü açlıktan artık tahammülümüz kalmamıştı.»
Karısından bu sözleri dinleyen derviş Allah'a şükredip, ibadetine devam etti. Çünkü o yiyecek ona Allah tarafından gönderilmişti. 
Allah (c.c.) neye kadir değil ki! 

Büyük Dini Hikayeler

DİĞER YAYINLARIM..