dua etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dua etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mayıs 2019 Perşembe

DUA'NIN HİKMETİ



İbrahim Ethem Hazretleri, tâcı tahtı terk ediyor, Seneler sonra Kendi YAPTIRDIĞI camide yatsı Namazı kılıyor, Dışarıda kar var, hava çok soğuk, "Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor, Caminin bekçisi geliyor...
Bekçi: “Ne yapıyorsun burada” diyor...
İ. Ethem: “Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim” diyor,
Bekçi bacağından tutuyor onu ve “İBRAHİM ETHEM SENİN GİBİ ÇULSUZLAR İÇİN YAPTIRMADI BU CAMİYİ” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya...
İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor KİBİR olur diye, Çaresiz şehre gidiyor, Her taraf kapalı, sadece bir yer açık, bir ekmek fırını.... Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor, Orada çalışan işçi “Geç otur” diyor, Aradan bir-iki saat geçiyor, Sabah ezanı okunmaya başlıyor, Okunduktan sonra işçi dönüyor...
“Hoşgeldiniz nereden gelip nereye gidiyorsunuz isminiz ne?" diyor
İbrahim Ethem de
“Ben iki saattir burada oturuyorum şimdi mi geldi aklına sormak” diyor...
Fırıncı “Ben bu fırında işçiyim, İki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum, Ben onlara şimdiye kadar HARAM LOKMA YEDİRMEDİM, Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilindeydi, Ezan okundu mesaim bitti, Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi KAZANCIMA HARAM karışmaz” diyor...
İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın, Sen ALLAH’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu..?” diye soruyor,
“Ben ALLAH’tan ne istediysem verdi, Fakat ALLAH’tan bir şey istedim, Onu bana vermedi, ALLAH’a yalvardım, bana İbrahim Ethem Hazretlerini göster diye, bana onu göstermedi” diyor...
“O ALLAH ÖYLE BİR ALLAH Kİ" diyor İbrahim Ethem Hazretleri “İBRAHİM ETHEM'İN BACAĞINDAN SÜRÜKLEYE SÜRÜKLEYE, KAFASINA VURA VURA GETİRİR SANA GÖSTERİR, SEN YETERKİ YÜREKTEN İSTE" diyor...
Sevenin sevdiginden istedigi tek şeydir DUA... Ayrı bedenleri bir muhabbette birleştirendir DUA...
Çaresizken sığındığımız tek limandır DUA...
Kulun RABBİY'le teke tek buluştuğu andır DUÂ...
"YOKSULUN EKMEK KAPISI, DERTLİNİN DERMAN KAPISIDIR DUA..."

15 Kasım 2015 Pazar

DUA ve KÜÇÜK BİR ÇOCUK..

Deniz kenarına oturmuş, gözlerinide ilerdeki bir noktaya dikmişti. Belki de bir saattir öylece duruyordu. Onun bu hâli, alışveriş için balıkçı sandallarının kıyıya dönmesini bekleyen bir ihtiyarın dikkatini çekti. Yaşlı adam, seke seke onun yanına gidip: 
- Merhaba delikanlı!. dedi. Bu gün deniz çok harika değil mi? 
Küçük çocuk, başını çevirmeden; 
- Ama rüzgârlı, dedi. Topum denize düşünce sürükleyip götürdü.
Adam, çocuğun yanına oturup: 
- Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım!. dedi. Ama şimdi adım bile atamıyorum. 
Küçük çocuk, ona cevap vermedi. Ve kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi görebilmek için, hemen yanındaki tümseğe çıktı. 
Yaşlı adam, sakin bir ses tonuyla: 
- Ümidini hiçbir zaman kaybetme!. dedi. Bence dua etsen çok iyi olur. 
Çocuk, büyük bir sevinçle: 
- Dua etsem topum geri gelir mi? diye sordu. Denize düştüğü yeri bilir mi? 
- Allah isterse eğer, ona öğretir!. dedi ihtiyar. Topun geri gelmese de, duaların sevabı sana yeter. 
Küçük çocuk, yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra, her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı duaları ard arda sıraladı. Daha sonra da, topun dönmesi için Allah'tan yardım istedi. Ama üzüntüsü azalmamıştı. O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bile ona katmıştı. Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi, rüzgârın âniden yön değiştirmesiydi. Ama deniz çok büyüktü, topu ise küçücük. Akşam üstü hava biraz daha sertleşti. Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü. Çocuk, eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden de ihtiyarla birlikte oyalandı. 
Yaşlı adam, hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı. Sonunda onu bulup: 
- Avınız inşallah iyi geçmiştir!. dedi Eğer varsa, birkaç kilo alabilirim. 
Sandaldaki adam, bir kova içindeki balıkları gösterip: 
- Zaten ancak o kadarcık tutmuştum, dedi. Denizde "av" diye bir şey kalmadı.
- Dua etmeyi denediniz mi? diye atıldı çocuk. Ümidinizi sakın kaybetmeyin!. 
Balıkçı için her şey tesadüftü. Bunun için de "rasgele" derlerdi. Ama şimdi bir şey hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi. Çocuğun yanaklarını okşarken:
- Dua ha!. diye mırıldandı. O zaman tutar mıyım?
- Tutamasanız bile, duaların sevabı size yeter, dedi çocuk. Bunu yeni öğrendim. 
Balıkçı, böyle bir sözü ilk defa duyuyordu. Başını ağır ağır sallayarak: 
- Ben de yeni öğrendim!. diye gülümsedi. Üstelik de küçük bir öğretmenden. 
Çocuk, bu sözlerden çok hoşlanmıştı. Artık topun gitmesine üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken, balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların üzerindeki eski örtüyü açtı. Bir top vardı orada. Henüz ıslak olduğundan, ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu. Balıkçı, onu çocuğa uzatıp: 
- Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez!. dedi. Bunu biraz önce denizde buldum!. Küçük çocuk, rüyada olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüya. Aceleyle sağa sola bakındı. Ama her şey gerçekti. Balıkçı da, sandal da, ihtiyar da... Topu ise, işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp: 
- Bir daha benden izinsiz gezmek yok!. dedi. Ya dua etmeseydim ne olurdun o zaman?

dini hikayeler..

17 Mart 2015 Salı

DUALARIN KABUL ZAMANI

DUALARIN KABUL ZAMANI ile ilgili görsel sonucu

Ebû Hüreyre radıyaîlahü anh'den anlatılır:

Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurmuşlardır:
«Güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. Çünkü Adem aleyhisselâm o günde yaratıldı, o günde Cennete konuldu, o günde Cennetten yer yüzüne indirildi. O günde bir saat vardır ki; Allah'tan bir şey isteyerek, kıldığı namazı o saate isabet ettiren her müslim kuluna Allah istediğini verir.»
Ebû Hüreyre radıyallahü anh devam ederek derki:
Sonra Abdullah bin Selâm'a rastgeldim ve kendisine bu Hadîsi anlatınca; Abdullah bin Selâm:
— O saati biliyorum, dedi. Bunun üzerine kendisine:
— Hiç bahillik etme, onu bana haber ver, dedim. O da:
— ikindiden sonra güneş batıncaya kadar olan zamandır, diye söyledi.
Dedim ki: ,
— İkindiden sonra nasıl olabilir? Allah'ın Resulü: Müslim kul namaz kılarken o saate isabet etmez, buyurmuştu. Halbuki ikindiden sonraki vakit namaz kılınmayan bir zamandır.
Bunun üzerine Abdullah bin Selâm şöyle cevap verdi:
— Resûlullah, oturup da namazı bekleyen kimse namazdadır, buyurmamış mı idi?
— Evet, dedim. O da:
— İşte, bu o demektir, dedi.
Ebû Hüreyre ile Abdullah bin Selâm bu saatin güneş batmadan önceki saat olduğunu söylemişlerdir.
(Tirmizî, Ebû Davud, Neseî)

DİĞER YAYINLARIM..