13 Kasım 2015 Cuma

CAMİYE GİDEN KİŞİYE YARDIM EDEN ŞEYTAN!

Adamın biri camiye gitmek üzere evinden çıkar, 
fakat karanlıktır ve giderken yolda ayağı takılır düşer, kalkıp üstünü silkeleyip evine geri döner, elbisesini değiştirip temiz kıyafetlerle tekrar yola çıkar, fakat yine düşer. 
Yeniden eve gidip üstünü değiştirir ve yola çıkar. Yolda elinde lamba ile birini görür. Yolunu aydınlatan bu adamla beraber mescide doğru ilerlerler. Adam lambayı tutan kişiden namazı kendisinin kıldırmasını ister lambayı tutan adam ise kabul etmez.
Düşen adam ısrarla teklif eder tekrar red cevabını alınca merak edip sorar neden kıldırmıyorsun?
Lamba tutan adam kendisinin şeytan olduğunu söyler..
Adam şok olur ve neden kendine ışık tutup yolunu aydınlattığını sorar;
Şeytan der ki:
Seni düşüren bendim mescide gitmemen için ve sen ilk düştüğünde eve gidip elbiseni değisip tekrar mescide doğru çıkınca Allah senin tüm günahlarını affetti. 
Ben seni ikinci defa düşürdüm sen tekrar üşenmedin eve gidip elbiseni değiştin tekrar yola çıktın, bu defa Allah senin ehli beytinin günahlarını bağışladı. 
Ben korktum ki üçüncü düşmende Allah bu kez tüm ülkenin günahlarını bağışlayacak ve benim onca uğraşım boşa gidecek. O sebeple senin güvenli bir şekilde mescide ulaşman için lambayla senin yolunu aydınlattım.
Senin takvan aileni ve milletini felaketlerden korunmasına vesile olur.
Bütün hamd ve övgüler ancak Allah'adır..
Kuran-ı taşıdığında şeytanda baş ağrısı olur
onu açtığında şeytan yıkılır
onu okuduğunda şeytan solar ve bayılır
onunla amel ettiğinde şeytan yanından kaçar.

11 Kasım 2015 Çarşamba

FATİHA SURESİNİN HİKMETİ

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular:
"Cebrâil (a.s) bana dedi ki: Allâhü Teâlâ sana selâm söylüyor ve buyuruyor ki:
Kul benim huzurumda namaza durup "Allâhu Ekber" dediğinde onunla aramızda bulunan perdeyi kaldırırım.
Kul "elhamdü" dediğinde Allâhü Teâlâ, "Hamd kime mahsustur?" diye sorar, o da "lillâhi" diye cevap verir.
Allâhü Teâlâ, "Allah kimdir?" diye sorunca "Rabbilâlemîn" der. "Alemlerin Rabb'i kimdir?" buyurunca "Errahmânirrahîm" der.
"Rahman ve Rahim kimdir?" diye sorunca "Mâlikiyevmiddîn" der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ,
"Ey kulum, din gününün sahibi benim" der. Kul, "İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn; Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz" deyince Allâhü Teâlâ, "Ey kulum, mademki yalnız bana kulluk edip yalnız benden yardım istiyorsun, o halde istediğini dile ki sana verilsin" buyurur.
Kul "İhdinâ; bize hidayet et" deyince Allâhü Teâlâ,
"Hangi hidayeti istiyorsun?" buyurur. Kul "Essırâta'l-müstakîm; "Sırât-ı müstekîmi, doğru yolu" deyince Allâhü Teâlâ,
"Hangi yolu istiyorsun?" diye sorar. Kul "Sırâtallezîne en'amte aleyhim" "Kendilerine in'âm ettiğin bahtiyarların yoluna" deyince
Allahü Teâlâ:
"Ey meleklerim, siz de şahit olun ki ben bu kulumu, kendilerine nimet verdiğim peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraber kıldım" buyurur. Kul,
"Ğayri'l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn; Ne o gadap olunanların, ne de sapkınların" deyince Allâhü Teâlâ tekrar meleklere, "Şahit olun ki ben bu kulumu nimet verdiğim kimselerden kıldım, gazaba uğramışlardan ve sapkınlardan eylemedim" buyurur.
Kul "Amin" deyince onunla beraber bütün melekler de "Amin" derler..
Müslim, Müsâfirin 254; Nesâî, İftihah 25.

PEYGAMBER EFENDİMİZİ AĞLATAN BİR OLAY!

Birgün bir sahabe, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (sav) huzuruna gelerek cahiliye devrine ait bir vahşiliği şöyle dile getirir:
- Ya Resulallah! Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. Benim de bir kız çocuğum vardı. Annesine, “Bunu giydir, dayısına götüreceğim” dedim. (Kadın bunun ne demek olduğunu iyi bilirdi. Ciğerparesi, biricik evladı biraz sonra bir kuyuya atılacak ve orada çırpına çırpına can verecekti. Ne var ki, kadının böyle bir canavarlığın önüne geçme imkânı yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağlayıp kanlı gözyaşı dökmekti). Hanımım dediğimi yaptı. Çocuk gerçekten dayısına gideceğini zannediyor ve cıvıl cıvıl koşuşuyordu.
Çocuğun elinden tutup daha önce kazdığım bir kuyunun yanına getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam kuyuya bakayım derken, sırtına bir tekme vurdum ve onu kuyuya yuvarladım. Fakat her nasılsa, eliyle kuyunun ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da “Babacığım üzerin toz oldu” deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Buna rağmen bir tekme daha vurdum ve onu diri diri toprağa gömdüm.
Adam bunu anlatırken Sevgili Peygamberimiz ve yanındakiler hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi “Be adam, Resulullah’ı, çok üzdün!” deyince, Efendimiz, adama “Bir daha anlat” dedi. Adam olayı bir kere daha anlattı. İki Cihan Güneşi Peygamberimizin gözlerinden süzülen yaşlar mübarek sakalından aşağıya damla damla akıyordu.
Allah Resulü hadiseyi tekrar ettirmekle sanki şunu anlatmak istiyordu: “İşte siz İslam’dan önce böyleydiniz. İslam öncesi kömür ve demir gibiydiniz. Şimdi ise altın ve elmas gibisiniz. Tekrar tekrar anlattırdım ki, İslam’ın size kazandırdığı insanlığı, güzel özellikleri bir kere daha hatırlayın!”
dini hikayeler..

DİĞER YAYINLARIM..