8 Eylül 2019 Pazar

AŞURE GÜNÜ NELER YAPMALIYIZ


AŞURE GÜNÜ YAPILACAK İBADETLER
Aşure gecesini ibadetle geçir ve aşure gününü oruçla geçir. Aşure günü oruç tutmak sünnettir.
Muharrem ayının 8-9-10 veya 9–10 veya 10–11 veya 9–10–11. günleri veya da ilk 10 günü oruç tutulur.
* Su veren, hiç isyan etmemiş gibi olur, su içirmek çok sevap olur.
* Bir sene boyunca hasta olmamak için yapılacak amel yerine getirilir.
* Tevbe edilir, bol bol istiğfar çekilir. Örneğin “Estağfirullâh el-Azîm” denir.
* Bol sadaka verilir. Komşulara ve akrabalara ikramda bulunulur. Sadaka veren; Uhud büyüklüğünde mükafat kazanır.
* Aşure günü mutlaka gusül (boy) abdesti alınırsa; bedene şifa olur. İki kere gusül alırsa ömrü boyunca göz hastalığı çekmez.
* Tırnak kesilir.
* Göze sürme çekilir. Göze sürme çekerse, 1 yıl gözağrısı görmez.
* Hasta ziyareti yapılır.
“Her kim Âşûrâ gününde bir hastayı ziyaret ederse, sanki bütün Âdemoğlunu ziyaret etmiş gibidir.” (Geylânî, el-Ğunye, 2/88
* Yetim başı okşanır.
* Eve erzak alınır, bugüne hürmet olarak artırılır. Çoluk çocuğa bolluk yapılır. Hadîs-i şerîf’de beyân edildiği üzere Allahu Teala o haneye sene boyunca rızık bereketi verir. Efdal olan 10 çeşittir.
* En az 10 müslümana birer selâm veya bir müslümana 10 selâm verilir. Bütün müminlere selâm verilmiş gibi olunur. (şiratü’l-islâm)
* Aşure günü sakin olunur, güler yüzle musafaha edilir.
* İftar Yemeği Verilir. Kim iftar ettirirse, bütün ümmetin karnını doyurmuş, iftar ettirmiş gibi sevap kazanır.
* Taneli yemek, et yemeği pişirmek çok sevap olur.
* Sıla-i rahim yapılır. Akraba ziyareti yapanlar ;Yahya as’a ve İsa as’a komşu olur.
* Aşure gecesi ve gününde bir alimin sohbetinde bulunulur ve İlim öğrenilir. Bir saat ilim meclisinde bulunana; Cennet vacip olur.
* Aşure pişirilir. (Bugün ibadettir) diye aşure pişirmek günahtır. Aşurenin bugüne mahsus ibadet olmadığını bilerek, bugün aşure veya başka tatlı yapmak günah olmaz, sevap olur. Bu inceliği iyi anlamalı.

12 Ağustos 2019 Pazartesi

KUŞ VE NAMAZ

kuş ve namaz hikayesi ile ilgili görsel sonucu

İsa aleyhisselam bir gün deniz kenarından geçerken nurdan yaratılmış bir kuş gördü. 
İnsan ona baktığı zaman nurunun aydınlığından gözünü açamazdı. 
Kuş gidip kendini çamura batırdı ve gidip denize girdi ve yine tertemiz olup parladı. Denizden çıkıp yine çamura battı ve gelip denize girip temizlendi. 
Bu hal tam beş sefer tekrar etti.
İsa aleyhisselam: "Bu kuş neden kendini çamura batırıyor, sonra çıkıp denize giriyor ve temizleniyor?" diye kuşun haline şaşırdı.
Allahü Zülcelal, İsa aleyhisselam'a şöyle vahyetti:
"Ya İsa! O, namazın temsilidir. Ahir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselamın ümmeti namaz kıldığı zaman, aynı o kuşun denizde temizlenip nurlandığı gibi, hatalarından temizlenip nurlanacak. Yine hata yaparsa aynı kuşun çamura girmesi gibi zulmetle kaplanacak ve namaz kıldığı zaman tertemiz olacak. İşte namaz, insan için böyle kıymetlidir."
Rabbim hakkıyla kılanlardan eylesin.

16 Mayıs 2019 Perşembe

DUA'NIN HİKMETİ



İbrahim Ethem Hazretleri, tâcı tahtı terk ediyor, Seneler sonra Kendi YAPTIRDIĞI camide yatsı Namazı kılıyor, Dışarıda kar var, hava çok soğuk, "Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor, Caminin bekçisi geliyor...
Bekçi: “Ne yapıyorsun burada” diyor...
İ. Ethem: “Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim” diyor,
Bekçi bacağından tutuyor onu ve “İBRAHİM ETHEM SENİN GİBİ ÇULSUZLAR İÇİN YAPTIRMADI BU CAMİYİ” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya...
İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor KİBİR olur diye, Çaresiz şehre gidiyor, Her taraf kapalı, sadece bir yer açık, bir ekmek fırını.... Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor, Orada çalışan işçi “Geç otur” diyor, Aradan bir-iki saat geçiyor, Sabah ezanı okunmaya başlıyor, Okunduktan sonra işçi dönüyor...
“Hoşgeldiniz nereden gelip nereye gidiyorsunuz isminiz ne?" diyor
İbrahim Ethem de
“Ben iki saattir burada oturuyorum şimdi mi geldi aklına sormak” diyor...
Fırıncı “Ben bu fırında işçiyim, İki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum, Ben onlara şimdiye kadar HARAM LOKMA YEDİRMEDİM, Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilindeydi, Ezan okundu mesaim bitti, Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi KAZANCIMA HARAM karışmaz” diyor...
İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın, Sen ALLAH’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu..?” diye soruyor,
“Ben ALLAH’tan ne istediysem verdi, Fakat ALLAH’tan bir şey istedim, Onu bana vermedi, ALLAH’a yalvardım, bana İbrahim Ethem Hazretlerini göster diye, bana onu göstermedi” diyor...
“O ALLAH ÖYLE BİR ALLAH Kİ" diyor İbrahim Ethem Hazretleri “İBRAHİM ETHEM'İN BACAĞINDAN SÜRÜKLEYE SÜRÜKLEYE, KAFASINA VURA VURA GETİRİR SANA GÖSTERİR, SEN YETERKİ YÜREKTEN İSTE" diyor...
Sevenin sevdiginden istedigi tek şeydir DUA... Ayrı bedenleri bir muhabbette birleştirendir DUA...
Çaresizken sığındığımız tek limandır DUA...
Kulun RABBİY'le teke tek buluştuğu andır DUÂ...
"YOKSULUN EKMEK KAPISI, DERTLİNİN DERMAN KAPISIDIR DUA..."

25 Şubat 2018 Pazar

MUHTEŞEM BİR AŞK HİKAYESİ


Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini: – Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kâr etmiyor, son bir çare diye geldik size.
Halbuki “sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine” dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim.. İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu.Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti. – Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı. İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge idi.
Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyor, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu.ihtiyar adam çobana dediğini yaparsa kazanacağını syleyerek aklındakini anlatır.padişahın dikkatini çekeceksin herkes seni konuşacak hiç kimse ile konuşmayacaksın sabah akşam her vakit sadece ALLAH diyeceksin kim ne sorar ne söylerse sadece ALLAH…
Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle: – Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tespih, kırk gün ALLAH dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim? – Evet, dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz ALLAH diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir. İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tesbih, gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tespihi aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: ALLAH, ALLAH, ALLAH…
Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz ALLAH diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu: – Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini ALLAH’a adamış, gece gündüz durmadan ALLAH diyormuş, ALLAH ALLAH ALLAH…” Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti, o durmadan ALLAH diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı…
Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti, sadece bir söz kaldı: ALLAHH… Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmuştu sonunda padişahında kulağına gitmişti konuşulanlar ve padişah adamı çok merak etmiş derdinin ne olduğunu öğrenmek istemiştir. Hemen yola koyulan padişah çobanın yanına gider.
Halk merak içinde olan biteni izlemeye koyulur… padişah çobana adını sorar çoban sadece ALLAH der. Nerelisin-ALLAH, kimlerdensin- ALLAH, niye böyle şeyler yapıyor sun – ALLAHH sadece ALLAH ALLAH ALLAH çoban başka bişey söylemez padişah iyice merak içinde çobana şaşkınlıkla bakmaktadır. Tamam der sana sarayımı veriyorum yeter ki başka bişey söyle çoban yine ALLAH der, tamam ülkemi vereyim, çoban ALLAH , Padişah iyice şaşırmıştı ülkesini veriyor kabul etmiyordu peki dedi sana padişahlığımı da veriyorum buna ne diyor sun der çoban yine ALLAHHHHH der. padişah son olarak peki dedi sana kızımı veriyorum bakalım buna ne diyeceksin…..
Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir ifadeyle: – Hayır, dedi, kızınızı istemiyorum. Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk hayret içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge tebessüm ediyordu. Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip: – Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen, neyi reddettiğinin farkında mısın? Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak: – A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için ALLAH dedim, ALLAH padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de ALLAH için ALLAH deseydim…

12 Şubat 2018 Pazartesi

CENNETİN ANAHTARI

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Bir kimse kalb ile tasdik ederek ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah' derse muhakkak Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Müttefekun aleyh) Ubâde bin Sâmit (r.a.) buyurdu: Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduklarını işittim:

“Her kim ‘Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah' diyerek Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed Aleyhisselâm'ın Allâh'ın resûlü olduğuna şehâdet ederse muhakkak Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Müslim)

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

•    “Her kim Allah'tan başka ilah olmadığını bildiği halde ölürse; yani Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah kelime-i tevhîdini kalbiyle tasdîk ederse cennete girer.” (Müslim)

•    “Cennetin anahtarları ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah' şehâdetidir.” (İmâm Ahmed)

•    “En faziletli zikir ‘Lâ ilâhe illallah' en faziletli duâ da ‘Elhamdülillah'dır.” (Tirmizî, İbn-i Mâce)

Hazret-i Mûsâ, Cenâb-ı Hakk'a şöyle niyâz etti:

“Yâ Rabbi, bana bir şey öğret ki onunla seni zikredeyim, onunla sana duâ edeyim.” Hak Teâlâ:

“Yâ Mûsâ, Lâ ilâhe illallâh, de” buyurdu. Hz. Mûsâ:

“Yâ Rabbi, bütün kulların bunu söylemektedirler, bana mahsûs olacak bir amel istiyorum” dedi. Allâhü Teâlâ buyurdu ki:

“Ey Mûsâ, yedi kat gök ve içindekiler; güneş, ay, yıldızlar, cennetler, Arş, Kürsî, melekler, yedi kat yer ve yerdekiler; dağlar, denizler, nehirler, ağaçlar, insanlar, cinler ve hayvanlar mîzanın bir kefesine konsa, ‘Lâ ilâhe illallâh' da diğer kefesine konsa, ‘Lâ ilâhe illallâh' elbette ağır gelirdi.” (Şerhu's-Sünne)



11 Şubat 2018 Pazar

ALTI ŞEYE SÖZ VERİN,CENNET'E KEFİL OLAYIM

Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):
“Siz şu altı şeyi yapacağınıza söz verin ben de sizin cennete girmenize kefil olayım:
🌸Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin,
🌸Verdiğiniz sözleri yerine getirin,
🌸Size bir şey emânet edildiğinde riâyet edin (hıyânet etmeyin),
🌸Nâmuslarınızı koruyun,

🌸Gözlerinizi haramdan sakının ve ellerinizi haramdan koruyun.” buyurmuştur. 
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)

5 Şubat 2018 Pazartesi

O KİMDİR?

KİMDİR O?




Halkın onu ilk tanıması , gazetecilerin çocukken okumayı en çok sevdiğiniz kitap nedir? diye sorulan soruya 
- "Çok Aç Bir Tırtıl " cevabını vermesi ile oldu.  Çünkü; kendisi  1946 doğumlu idi. 1964 de SAT'a(Amerika'da Üniversiteye giriş sınavı)  girmişti.  Kitabın ilk basım tarihi ise 1969 du yani o Üniversiteyi bitirdikten 1 sene sonra . ...
Yıllarca dilden dile dolaştı. Hayatı tamamen aksilikler ve kuramadığı cümlelerin sıkıntıları içerisinde geçti. Hatta hakkında fıkralar bile yazıldı.
Amerikan Devlet Başkanı olunca bir ilk okulu ziyarete gider konuştuktan sonra çocuklardan sorusu olan var mı diye sorar. 
Küçük Tom kalkar ve efendim size 3 sorum var der. 
1- Secimlerde daha az oy almanıza ragmen nasil olduda Baskan oldunuz?
2- Hiroshima'ya atilan atom bombasi sizce dünyanin en büyük terör faaliyeti
degilmi dir?
3- Hicbir neden yokken neden Irak'a saldırdınız?
Aniden zil calar ve cocuklar teneffüse çıkarlar.
Cocuklar geri döndügünde bu sefer sözü kücük Bob  alır.
Benim beş sorum olacak:
1- Secimlerde daha az oy almaniza ragmen nasil olduda Baskan oldunuz?
2- Hiroshima'ya atilan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti
degilmidir?
3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz?
4- Bugün neden zil 20 dakika erken çaldı?
5- Tom nerede?
Dedik ya hayatı bir türlü normal olmaz. Irak savaşından sonra normalleşme olsun diye gittiği orta doğuda bir gazeteci nefretini ayakkabı fırlatarak gösteriyordu. Gafları bu kadarla sınırlı kalmadı.  İçine Eğitimi de alarak kullandığı bir cümlede; 
Bizim üçüncü önceliğimiz eğitime birinci önceliği vermektir.
Bu perşembe günü Reagan havalimanının uçakları ve gişeleri havalanacaklardır. 
Ekonomide;
Bu sizin paranız. Bunu kazanmak için para ödediniz.
Felsefi olarak;
Görebildiğinizi düşündüğünüz şeylerin görünmeyen yanlarını göremezsiniz.
Kendime özgü fikirlerim var. Güçlü fikirler. Ama bu fikirlerle her zaman aynı fikirde değilim.
Irak'a saldırdıktan sonra
Irak'ta işler iyi gitmiyor galiba.  gibi yüzlerce gaf.
Önce 1995 ile 2000 yılları arası teksas valiliği ardından 2000 yılında rakibi Al gore den daha az oy almasına rağmen A.B.D'nin artık 43. devlet başkanıdır.  Başkanlığında ilk olay içerisinde yüzlerce İsrail vatandaşının  çalıştığı halde hiç biri ölmediği meşhur 11 Eylül İkiz kule saldırıları oldu.
Ardından A.B.D Afganistan'a asker gönderdi.Daha sonra da Irak'a saldırı.  Başkanlık hayatı hep renkli aksiyon yüklü ve bol kanlı oldu. 

O kişi George W.Bush 'un ta kendisidir.


4 Şubat 2018 Pazar

KIZ EVLAT SAHİPLERİNE MÜJDE


Peygamber Efendimiz’in zamanında yaşayan iki kız çocuğu olan fakir bir kadın vardı. Kadın, bir gün çocuklarının elinden tutarak Hz. Aişe’nin yanına gitti. Hz. Aişe bir şeyler vermek için bakındı. Sadece bir hurma bulabildi. Daha fazla bir şey veremeyişin hüznü ile hurmayı kadına verdi. Fakir kadın, kendisine uzatılan hurmayı alıp kızlarına paylaştırdı. Kadının bu annelik şefkati ve merhameti Hz. Aişe’nin gözünden kaçmadı. Olayı Peygamber Efendimiz’e anlattı. Efendimiz, kendi nefsine çocuklarını tercih eden anne için şöyle buyurdu:

“Kadın, erkek herhangi bir mümin, kız çocukları yüzünden bir suretle sıkıntı çekerlerse bunu hayır bilsinler. Çünkü kız çocukları, onları cehennem ateşinden koruyan birer perde olurlar.” (Buhari, Edeb, 18)

“Kim iki kız çocuğu ergenlik çağına vardıktan sonra yanında kaldıkları veya o kimse onların yanında kaldığı müddetçe, onlara iyi davranıp ihsanda bulunursa, kızları onun cennete girmesine vesile olurlar.” (İbn Mace, Edeb, 3)

“Kim ki üç tane kız çocuğu olur da buna sabreder (yani çocuklarının kız olduğundan şikâyetçi olmaz) varlığından onları yedirir, içirir ve giydirirse kıyamet günü o kız çocukları onun cehennem ateşine perde olurlar.” (İbn Mace, Edeb, 3)

"Kim ki üç tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunursa, o kişi için cennet vardır."
(Ebu Davud, Edep, 120, 121)

"Kimin üç kızı ve üç kız kardeşi veyahut da iki kızı veya iki kız kardeşi olup da geçimlerini güzel sağlar, onlar hakkında Allah'tan korkarsa, o kişi için cennet vardır."
(Tirmizi, Bir 13)

"Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız."
(Müslim, Bir, 149; Tirmizi Bir, 13)

"Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar."
(Buhârî, Zekât, 10, Edeb, 18; Müslim, Bir, 47 Ayrıca bk Tirmizî, Bir, 13)

Hanımlara, saygın yerlerini İslam vermiştir!
İslam’ın hanımlara verdiği önem ve saygınlığın, çok açık örneklerini birçok hadiste mevcuttur. Mümin hanımların, Allah indindeki saygınlığı şüphesiz yüce Mevla’nın hikmetlerinde gizlidir. Kız çocuklarının yetiştirilmesi çok zor ve çok masraf gerektirmektedir. Anne ve babalar, yetiştirdikleri kız çocuklarının, karşılığını en üst derecede alacaklardır.

DİĞER YAYINLARIM..