7 Ocak 2015 Çarşamba

CÖMERTLİK Mİ DEDİN?


Ebu Talibin Hz. Ali den başka diğer oğlu Hz. Caferin oğlu Abdullah sıcak bir günde bir hurma bahçesine inmişti. Burada dinlenip biraz Hurma satın almıştı ve köleye gözleri ilişti. Köleye yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Köle ekmeklerden birini ağzına götürmek üzere idi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede yedi. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp yeniden işine dönmek üzere idi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah yaklaşıp sordu:
-Ey köle bugün ki yiyeceğin ne kadardı?
Köle sıkılarak cevap verdi:
  - İşte bu üç parça ekmek.
O halde neden kendine hiç ayırmadın?
-Baktım ki hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim.
Peki, sen ne yiyeceksin şimdi?
Oruç tutacağım.
Bunun üzerine Abdullah b. Cafer köleden sahibinin, evinin nerede olduğunu sordu. Sonrada gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köle ile birlikte satın aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve kendisini sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi: Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum. Cömertliği ile meşhur Abdullah b. Cafer kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda bu olayı anlatır ve eski köleyi överdi. Ama o köpeğe topu topu  3 parça ekmek vermiş, sense ona koskoca bir hurmalığı ve Hürriyetini vermişsin? Dediklerinde, Şu karşılığı verirdi:
-O elinde ki her şeyi verdi, bense elimdekinin bir kısmını verdim. Biri cömertlik mi dedi?..

6 Ocak 2015 Salı

yedi kıta dergisi 77.sayısı çıktı

her satırı tarih kokan bu dergiyi kaçırmayın..
bu dergiyi internet üzerindan okumak isterseniz çok makul fiyata
BURADAN okuyabilirsiniz..

31 Aralık 2014 Çarşamba

AFFETMEK NE GÜZEL!

AFFETMEK NE GÜZEL!
Trenle seyahat eden bir adam son derece huzursuz bir gencin yanına oturmuştu. 
Gence sordu;
- Sen kimlerdensin diye.
-  Ben ceza evinden yeni çıkmış bir mahkûmum dedi ve başladı  anlatmaya. Çok üzüntülüyüm çünkü cezaevinde iken ne Annem ne Babam ne de Aile efradımdan kimse ziyaretime gelmediler hatta bir mektup bile yazmadılar. 
Anladım ki bana çok kızmışlar ve benden utanıyorlar. Ama ben yine de çok fakir oldukları için ziyarete gelemediler, okuma yazma bilmedikleri için mektup yazmadılar diye düşündüm , öyle düşünüyorum.  
Fakat içimde ki kurt da beni kemiriyor. Acaba beni affetmişler midir? 
Diye düşünüp  hepsine ayrı ayrı mektup göndererek; eğer beni affetti iseniz şehir İstasyonuna yakın büyük Söğüt ağacına beyaz çaput bağlayınız, yok beni istemez iseniz hiçbir şey yapmayın diye yazdım. 
Eğer söğüt ağacı boşsa batıya doğru yoluma devam edeceğim.
 Tren şehre yaklaştıkça heyecanı büsbütün artmıştı. Bu da yolculuk arkadaşının çok dikkatini çekmişti. Yüzü bembeyaz olmuş ve dışarı bakacak takati kalmamıştı,.
İyi giyimli arkadaşı, istersen ben bakayım dedi. O dakikalar zindanda geçen yıllardan daha fazla sürmüştü. Hüzün ,beklenti, ümit bir arada ;
Arkadaşı , Beş dakika sonra yeni Hürriyetine kavuşmuş, hüzünlü gencin omzuna elini atmış ve Bak Bak Bak .. Diye adeta sevinçle haykırmıştı. Zorla tuttuğu göz pınarlarından bir anda sevinç gözyaşları yanaklarına doğru hızla yol almıştı. Gözleri parlamıştı gencin. Yılların eskitemediği o büyük söğüt ağacı ilk defa bembeyaz kurdeleden çiçekler açmıştı.
Affetmek büyük erdemdir, dedi gizemli arkadaşı. 
Sevinçle sarıldı yeni tanıştığı arkadaşına.     

DİĞER YAYINLARIM..